Yılmaz Sunucu Köşe Yazıları

yilmaz sunucu
26.08.2015

YETİŞ VATANDAŞ YETİŞ ! . . SEÇ SEÇ AL . . . SEÇMESİNİ BİLENE .

1960 öncesi memleketim olan Uşak'a kendi kamyonları ile mevsimine göre Güney'den veya Ege'den haftada bir kez sebze ve meyve getiren tek kişi Babalık'tı. Karpuz mevsimi gelen karpuzları kamyondan birer karpuz karşılığı sekiz on çocuk indirirdi. Karpuzu indiren çocuklar koro şeklinde hep bir ağızdan;

"- Yetiş vatandaş yetiş...Seç seç al... Seç seç al... Yetişen alıyor..." diye sürekli bağırlardı.

Bazen kısık sesle bir kaç çocuk;

"-Alanın elinde kalıyor ," deyiverirdi.

Babalık bunu duyarsa hemen çocukları kamyondan indirir. Kıçlarına birer tekme vurarak kovardı.

Emeklerinin karşılığı olan karpuzlarını da vermezdi.

Kalan çocuklara da;

"-Hadi bakam aslanlarım !.. Daha çok bağırın, daha çok bağırın," derdi.

Bu kez çocuklarda hep bir ağızdan korolarına çoşku ile devam ederlerdi.

Karpuz sergisinin karşışındaki Aşıroğlu, Babalık'ın korosunun çoşkusunun arttığını görünce kendi korosunda;

"-Derya kuzusu bunlar...Derya kuzusu...Bi tanesi dokuz kilo geliyor... Bi tanesi sülalenizi doyurur!" şeklindeki söylemlerini yükseltirdi.

Aşıroğlu'nun sattığı balıklar derya kuzusu da değildi. Aşıroğlu Çivril Gölündden getirdiği sazan balıklarını satardı.

Ama Babalık da Aşıroğlu da mallarını satmasını biliyor, kitleyi yönlendirebiliyorlardı.

Aslında kitleyi yönlendirmeye de gerek yoktu.

Karpuz alacaksan Babalık'tan, balık alacaksan Aşıroğlu'ndan alacaktın.

Kentimizde onlardan başka balık ve karpuz getirip satan yoktu ki. . .

Yani, başka seçenek de yoktu...

Şimdi de anılarımı farklı bir fıkra ile tamamlayayım.

Yahudinin birisi çocuğunu ticarete alıştırmak için ara sıra dükkanı çocuğuna bırakıp gidermiş.

Giderkende her zamanki öğüdünü yinilermiş,

"Bak kuzim!..Dükkanina gireni boş çevirmiyeceksin. O onda müşterinin istediği mal yok ise, istediğine en yakın elinde ne mal varsa onu önereceksin," dermiş.

Oğluda;

"-Tamam baba.. Tamam baba," diyerek aldığı dersi onaylarmış.

Babası yeniden dükkana gelince de oğlunu sınava tutarmış.

"-Kimler geldi ?... Neler istedi ?... Onlara neleri nasıl sattın ?..." diyerek..

Günlerden bir gün dükkanı bırakıp yeniden dükkana dönünce oğluna sorularını sıralamış.

Oğluda gelenleri ve yaptıklarını teker teker anlatmış.

Son olarakta,

"-Baba bir madam geldi. Tuvalet kağıdı istedi. Baktım rafta tuvalet kağıdı kalmamış. Gözüm zımpara kağıdina takildi. Hemen aldim elime zımpara kağidini madamaya uzattım.Başladım konişmaya;"

"-Üzülerek söyleyeyeyim bayaaan !.. Tuvalet kağıdimiz kalmamiş. İsterseniz size zımpara kağidin vereyim," dedim. "-Madama şöyle gözlerini açtı, elimden zımpara kağıtlarını aldi. Kafama kafama vurdi...

Çıkti gitti. Ben bir şey anlamdim," demiş.

Babası kıs kıs gülmüş...

Sonra ne olmuş bilmiyorum.

Siz hiç size isteminiz dışında size önerilen bir şeyi alır mısınız?

Veyahut şöyle sorayım.

Gerektiğinde size sunalanı onu sunan kişinin başına çarpmak gerektiğini düşünüyor musunuz?

Hadi bakalım kolay gelsin.

Önünüze konan her aşı yemeye kalkmayın.

İnsan olan insanın sonradan istemediği yemek bünyesinde ters gelebiliyor.

Benden söylemesi.