Yılmaz Sunucu Köşe Yazıları

yilmaz sunucu
22.07.2015

SAYIN KILIÇDAROĞLU'NUN KIZININ REZİDANSI VARMIŞ... AYIP, AYIP...

1960 sonrası üniversitelere girecek öğrenci sayısı artınca gençler sokaklara döküldüler. "Okumak istiyoruz !.. Okumak istiyoruz!.." söylemleri ile yürüyüşler düzenlediler. Gazeteciler o dönemin Başbakanı Sayın Süleyman Demirel'e konu üzerine görüşünü sorunca, Sayın Demirel; "Sokaklar yürümekle aşınmaz..." dedi. Konuya ilişkin Milliyet Gazetesi için bir raportaja da ben başladım. İşe gazetenin içindeki köşe yazarlarından başlayayım dedim. İlk önce meslekte en yıllanmış diyerek Sayın Refi Cevat ULUNAY'ın görüşünü aldım. Sayın Ulunay; " Ne demekmiş 'Okumak istiyoruz,' diyerek sokaklarda yürümek... Bu nizam böyle bozulmaya başlar. Her isteyen okumak isterse sonu ne olur?... Doktorun oğlu doktor, mühendisin oğlu mühendis olmalı." diyerek görüşünü açıkladı. Uşak öğretmen okulu 1963 yılında açıldı. İyi de oldu. Kırsal kesimden büyük bir çoğunluk buraya yazıdı. Uşak'ın içinden de o yıl Ortaokulu bitiren kızların nerede ise tümü öğretmen okuluna yazıldılar. İyi de oldu. Tümü iş ve meslek sahibi olmuş oldular. Bunların içinde yeğenlerim de vardı. Okulu bitirdiler Uşak'ın çevre köylerine atandılar. Günü gelince de Uşak merkez okulları için sıraya girmişler. Sıraları listenin üstlerinde olmasına karşın atama bir türlü yapılmıyormuş. Atama için birkaç yıldır bekliyorlarmış. Uşak merkeze atamaları bir türlü gerçekleşmemiş. Bir yaz Uşak'a geldiğimde bana yakındılar. "Dayı Milli Eğitimde arkadaşlarına bi soruver bakalım. Bu sene atamalarda biz kaçıncı sıradayız, merkeze atamız ne zaman gelir?" dediler. Gittim sordum. Biri üçüncü,biri beşinci sırada imiş. Milli Eğitim Müdür Yardımcısı arkadaşa "Kaç zaman sonra sıraları gelip atamaları yapılır. Kabaca bir hesap yapabilir misiniz?" dedim. Sağolsun bana yol yöntem gösterdi. "Yılmazcığım, ne diye bekleyip duruyorsunuz? Vali beye sizin aile büyüklerinizden biri veya bir kaçı usulü dairesinde konuyu aktarsalar, sonrada bir mazeret konusu bulup onu dilekcelerine ekleseler de bekleyip durmasalar. Bizde tayin yazılarını Vali Beye imzaya sunsak," dedi. Sıra beklemeye gerek yokmuş. Nasıl olsa kentimizde hatırı sayılır, sözü geçecek bir hayli aile büyüğümüz varmış. 1960 yıllarından önce ülkemizde demokrasi ters gittiği için 27 Mayıs oldu. On yıl sonra 12 Mart... Ondan on yıl sonrada 12 Eylül geldi. Bu dönemlerin demokrasi uygulamaları ve anlayışları üzerine çok yazılar yazıldı. Yazılacaklar daha bitmedi. Yazılanlardan biri de; 12 Eylül'ün en yetkili kişilerinden birisi, o günlerde Devlet kurumu olan bir petrol dağıtım şirketine bir yazı yazmış. Yazıda kendi ortağı olduğu seramik fabrikasının ismini vererek, "Temizlik ve sağlık açısından bütün petrol istasyonlarınızın tuvalet ve lavoba taşlarının ............ şirketinin ürünleri ile değiştirilmesi," diyerek emir vermiş. Bu konuyu öümündn sonra geçen ay Time dergisi kapak konusu yaptı. Şimdi gelelim Sayın Kemal Kılıçtaroğlu'nun kızının rezidans dairesine. Ondan önce birde şunu anlatayım. 1965'te TÖS (Türkiye Öğretmenler Sendikası) kurulunca Samsun Bölge Başkanlığına seçildim. O yıl üyelerimize yılbaşının, aileleri ile birlikte sendikamızın lokalinde kutlanacağını duyurdum. Birkaç kilo kuru yemiş,biraz kuru pasta aldım. Yıl başı akşamı çayları demleyip içitlertimizi hazırlayarak geç vakitlere dek şarkılar türkülerle yeni yılı karşıladık. Köyden gelen arkadaşların bazılarının çocukları böyle bir toplantıya ilk kez katılmışlar. En çok onlar mutlu oldu. Ertesi gün Samsun'daki Yeni Ses Gazetesi bizi sekiz sütüna manşete taşıdı. "KOMİNİST ÖĞRETMENLER SABAHLARA DEK LOKALLERİNDE KADINLI ERKEKLİ İÇKİ ALEMİ YAPTILAR," diye yazdı. Konuyu yargıya taşıdım. Kaç kişi konuyu yargıya taşındığımı duyduğunu bilmiyorum. Ama o günkü Yeni Ses gazetesini çok kişi okudu. Şimdi Sayın Kemal Kılıçtaroğlu'nun kızına bir soru sorayım. "Siz babanızın üniversite öğrenimini tamamladıktan sonra müfettiş sınavlarına girerken kendisinin sınava girecek uygun bir ceketi ve kravatı olmadığı için arkadaşlarından ödünç ceket ve kravat alarak sınava girdiğini bilmiyor musunuz?.. Bu konuyu ne çabuk unuttunuz? Doktorun çocuğunun doktor, mühendisin çocuğunun mühendis olması gerektiğini yıllar önce Şeyh-i Muharririnler söylemişti. Sen o residansı alacak parayı tertemiz alın terinle kazanarak alsan bile neden haddini bilmiyorsun... Ayıp... Ayıp... Sizi bilmem ama ben yaptıklarınızdan çok utandım. Özel Not; Bu yazıyı okuduktan sonra ; "Reza'nın boğazda aldığı üzerine tek bir çivinin çakılmasının izine bağlı olan yan yana iki yalıya fazladan kat çıkıp özel asansör yaptırmış..." diye söze başlayanlar... Ve bunun hesabını sormak isteyenler... Size ne?... Siz yoksa semaye düşmanı mısınız?... Yoksa devletler arasına nifak sokmak isteyen ajan mısınız?... Özel Rica; Bundan önce yayınlamış olduğum; SEÇMEK,SEÇİLMEK,ANLAŞMAK,BİRLİKTE YAŞAMAK ve KOALİSYON başlıklı makalemi ilk hafta 300 kişi, geçen hafta da 400'den fazla kişi okudu. Nedenini bilmiyorum. Zamanınız varsa onu da okuyup yargıya siz varır mısınız?